öncelikle derslerimize verdiğimiz aradan dolayı özür dilerim; bunun zilyon tane sebebi var ama en mantıklısı artık adamakıllı bir işimin oluşudur..hani nasıl oldu ben de anlayamadım gerçi ama 2 ay kadar önce arkadaşının evinin kanepesinde gününü gün eden parazit bir yaşam türünden, haftada 57 saat (yalan söylüyosun diyenı ıslak sopayla döverim, ona göre!) çalışıp düzenli bir hayatı olan insan türüne geçiş yaptım, kısacası tepeden tırnağa hayatım değişti..kısaca olayı özetleyeyim, istemeyen varsa bu kısmı direk atlayabilsin diye ayrı bir paragraf açıyorum;
şimdi bizim okulun da donması hasebiyle bi tatil modundaydın bi tatil modundaydım ki sormayın; Türkiye turu olsun, yurtdışı birkaç plan olsun, geberene kadar minecraft oynamak ve uzun zamandır ara verdiğim kitaplarımın arasına gömülmek olsun, onyüzbinmilyon tane planım vardı; sonra dedim ki kendi kendime: 'lan ben zaten sarıyerde bayıldım, ilk önce bi mekanımı değiştireyim geçici olarak' ve soluğu bizim mecidiyeköydeki liseden arkadaşların ikamet ettiği evde aldım..tam 1 ay neredeyse zorunlu haller dışında evden çıkmadan kamyonu devirip yattım; sabah açıyodum ntv'yi, öğleden sonraki haberlerin metinlerini ezbere okuyabiliodum televizyonu mute'a alıp filan, ama insan o kadar boşluktan da sıkılıyo be arkadaş? neyse bi garip mail üzerine part time da olsa bi iş bulmaya karar verdim..yıllardır müşterisi olduğum ve sistemini bildiğim bir şirkete başvurdum ve 2 gün sonra arandım, laylaylom şeklinde gittiğim mülakatta da aynı gün işe alındım, belgelerimi tamamladığım 2 gün sonra da işe başladım ve bam, bir anda boşbeleş olan hayatım komple değişti be..hani şimdi cumartesi gecesi 23.00da işten çıkıp pazar sabah da 07.00de işe giden bi uğur var, inanmazlarsa ofisim yerim yurdum belli, arayın bulun, uğraştırmayın beni :).
neyse geçen gece yine 23.00de çıktım ve eve gittim, bizim vitaminsiz+at hırsızından oluşan bir tayfa hararetli şekilde bir konuyu tartışmaktalar; neyse konuya dahil olmaya çalıştım 10 saattir işte üstünden silindirle geçilen kafamla; ama başarılı olamadım..bizim 'ırgat' kod adlı zat yanılmıyosam gözümün içine bakarak 15 dakika konuştu, anlamak için tüm benliğimi verdim, ama tek hissettiğim şey; onun ağzından çıkan anlamsız laflar kulağımdan beynime ulaşıyodu ve her dakika zaten anası ağlamış olan kafam iyiden iyiye ağrımaya başlıyodu..sonra dönüp bizim ırgata "abi eminim ki iyi bişey diyosun, ama ben dediklerinden bi bok anlamıyorum, şuan boş dırdırtan öteye geçmio yani" diyerek izin isteyip boş bulduğum yatağa kendimi attım ve düşündüm; ya hayat bu kadar sikleme bi durum mu?
benim babam aktif olarak 35yıldan fazladır çalışıyodur sanırsam, kıyaslayacak olursak benim yaptığım iş onunkinin yanında bi boka yaramaz, esamesi okunmaz..ama yatağa kendimi atınca aklıma bir anda babamın her akşam işten dönüşü, ve annemin onunla konuşma çabası geldi..hani adam 25 senedir pazarı tatili demedne her akşam benin kafamın en az 3 katı boktan bi hade evin yolunu bulup gelebiliyor ve ben daha çocukluk arkadaşımın makara muhabbetine 15 dakika dayanamazken o annemin gözlerine bakıp her akşam 3-4 saat onu dinleyebiliyodu..hani bişey anlayıp anlamadığını sorsanız muamma ama yine de adam peygamber sabrıyla dinliyordu, hala da dinliyodur, peygamber sabırlı babam :)..
sonra kendimi ele aldım; lan ben bu tempoyla çalışsam, evde de dönüşte bi karım, sevgilim, vs. bişi olsa ve sadece 2miz yaşasak..hani hayat arkadaşın dediğin, belki canından çok sevdiğin o insan bile o kafa modunda konuşsa, hani kusura bakmasın şimdiden ama tamamen kendini yorar, yazıktır ya..hani ben biliyorum gün içinde yaşananları bi kız arkadaşına anlatmak var, bi de hayatını paylaştığın kşiye, kocana anlatma heyecanı var; ama kocanın beyninde sana ayrılabilecek maksimum 10 hücre varsa konuşmanın ilk 20 saniyesinde o da tükeniyo be kızım..sonrasında anlattığın herşey bana dırdır, kusura bakma ama cidden öyle ya! hele ki bi de random şekilde ağlayan bir bebek olduğunu düşün, o ev hani tozpembe şekilde kurulan aşk yuvasından çıkar, dırdırhaneye döner arkadaş..
işte bu dönemlerde ortaya çıkan evliliğin monotonlaşması ya da eski heyecanının kalmaması gibi sorunların temel sebebi budur, zaten hafta boyunca daha iyi bir gelecek uğruna çalışarak işte kafası skilen erkeğin, karısına/sevgilisine vakit ayırsa bile sürpriz yapıp mutlu etmeyi bırakın; sevişecek enerjisi kalmıyor yemin ederim..hani belki bu söylediklerim size abartı geliyor ama cidden öyle be ya.
uzun lafın kısası, şu anda aynı yaş dilimini paylaştığım kişilere burdan tek bir tavsiyem var: HAYATINIZI YAŞAYIN LAN! hani siz spring berak ya da 19 mayıs tatilinde biyere gitmek için ofisin head'ine 1 ay önceden gidip yıllık izin almak için yalvarmanın ne demek olduğunu cidden bilmiyosunuz, bilenler bilmeyenlere anlatsın yani..o yüzden gezin, tozun, eğlenin; yemin ederim üniversite okumakta iş yok, ne bölüm olursa olsun; aldığın ve tüksindiğin en kötü dersin üzerine 2 kat çık, işte iş hayatının her günü böyle bişey..sizden kişisel ricam, lütfen şu 20li yaşların her dakikasını değerlendirin, sonra 'uur bunu bir zamanlar demişti' dersiniz..
seni unuttum sanma refik, sana da tavsiyem önce adam ol; sonra hayatını yaşa..yoksa iş hayatı, özellikle özel sektörde salla başı al maaşı diye bi durum yok..zevkli iş diye bişey zaaten yok, kendisi tamamen 'üniversiteye bi kapağı at rahat edersin' mantalitesinin iş hayatına uyarlanmış halidir, aldanma, kanma..ve gün olur da hayatını paylaşacak birini bulursan, dinleyemesen bile en azından her akşam eve gidince ona sarıl, ama sıkıca..hani bununla o da tüm günün stresini unutacaktır, sen de..
p.s: bir sonraki yazım 'türk kızının erkeğini bi kalıba sokma çalışması' üzerine olucak, hani ilgilenen yoktur da varsa diye.
kalın sağlıcakla,
-U.